1. Anasayfa
  2. Genel
  3. Bir Gotik Mimari Hikayesi

Bir Gotik Mimari Hikayesi

Gotik mimari, sadece bir taş yığını değil. O, gökyüzüne yazılmış bir dua gibi…Her sütun, bir yükseliş; her pencere, bir içsel aydınlanma…Bir gün yolunuz Paris’e düşerse Notre-Dame’ın önünde durun. Ya da bir akşam İstiklal’de Saint Antoine’ın önünden geçin. Kaldırın kafanızı yukarıya…O sivri kemer size şunu söyleyecek:“İnsanoğlu, yükselebildiği kadar insanlaşır.”

Oğuzhan Seymen Oğuzhan Seymen -
- 4 dk okuma süresi
66 0

Gotik mimari yolculuğuna, Avrupa’nın sisli ormanlarından başlayıp, İstanbul’un mistik sokaklarına uzanarak çıkalım.

Bir Katedral Doğar…

Gotik’in Kalbinde Düşünün, 12. yüzyıldasınız. Fransa’da, Paris’in kuzeyindeki Chartres kasabasında bir sabah… Taş ustaları, marangozlar, rahipler ve hatta halk; ellerinde aletleriyle büyük bir işe girişiyorlar. Amaç, Tanrı’ya uzanacak bir ibadethane inşa etmek. Bu sıradan bir kilise değil. Gözler gökyüzünü arıyor çünkü Gotik mimarinin felsefesi bu: Tanrı’ya daha yakın olmak.

Gotik’in Yapısal Sırrı Der Ki: İnce Olun ama Güçlü Kalın…

Eskiden Romanesk yapılar vardı; kalın duvarlar, küçük pencereler, ağır tavanlar… Ama Gotik’te sihirli birkaç teknik devreye giriyor:

Uçan Payandalar (Flying Buttresses):Yapının dışına doğru çıkan kollar gibi düşünün. Kubbe ve kemerlerdeki ağırlığı dışarı taşırlar. Böylece içeri daha ince kolonlar kalır. Ve bu da daha geniş alanlar, daha yüksek tavanlar demek.

Yelpaze Kemerler (Ribbed Vaults):Tavandaki kaburgalar gibi… Ağırlığı belirli noktalara dağıtarak çatıyı taşır. Hem mühendislik harikası hem görsel bir şölen.

Yüksek, Sivri Kemerler (Pointed Arches):Roma’daki yuvarlak kemerlerden farklı olarak, sivridirler. Böylece daha dikey yükseliş sağlarlar. Göz, gökyüzüne çekilir. Tanrı’ya, sonsuzluğa…

Vitray Pencereler:Duvar kalınlığı azaldıkça, camlar büyüdü. Renkli camlar sadece ışığı değil, hikâyeleri de içeri aldı. Azizler, kıyamet sahneleri, cennet tasvirleri… Pencereler adeta birer ilahi çizgi roman oldu.

Estetikte Gotik, Avrupa’nın Ruhudur…

Gotik mimari, Avrupa’da bir devrimdi. Sadece yapılar değil, düşünce biçimi de değişti. Yüzyıllar boyunca bu üslup;Fransa’da Notre-Dame gibi heybetli yapılarla,Almanya’da Köln Katedrali gibi sivri kulelerle,İngiltere’de Westminster Abbey gibi zarif detaylarla hayat buldu.Bu yapılar sadece ibadet yerleri değil, adeta taşlaşmış dualardı. Her taş, her heykel bir anlam taşıyordu. Gotik, bir estetik anlayıştan çok bir zihniyet devrimiydi: Göğe, ışığa, Tanrı’ya ulaşma çabası…

Ve İstanbul’umuz… Gotik Bizde Nasıl Yankılandı?…

Şimdi vapura binelim, Avrupa’dan Boğaz’a geçelim. İstanbul elbette Bizans ve Osmanlı ağırlıklıydı. Ama 19. yüzyılda, Galata ve Pera’da Batı etkisiyle bazı Gotik öğeler İstanbul sokaklarına sızdı.

Saint Antoine Kilisesi (İstiklal)…

Gerçi Neogotik’tir ama tipik sivri kemerleri, gül penceresi ve uçan payanda izlenimiyle İstanbul’daki Gotik ruhun sembolüdür. Bir İstanbul akşamında, vitraylarına vuran gün batımıyla içini bir sükûnet kaplar.

Surp Hovhan Vosgeperan (Kadıköy)…Ermeni Katolik kiliselerinde de Gotik motifler görülür. Sivri kemerli pencereler, içerideki ışığın dualaşmasını sağlar adeta…Bu yapılar, Doğu ile Batı’nın buluştuğu İstanbul’da Gotik’in bir misafir gibi ağırlanışıdır.

Ve Hikâyenin Sonunda Adeta Gökyüzüne Bir Dua Uzanır…

Gotik mimari, sadece bir taş yığını değil. O, gökyüzüne yazılmış bir dua gibi…Her sütun, bir yükseliş; her pencere, bir içsel aydınlanma…Bir gün yolunuz Paris’e düşerse Notre-Dame’ın önünde durun. Ya da bir akşam İstiklal’de Saint Antoine’ın önünden geçin. Kaldırın kafanızı yukarıya…O sivri kemer size şunu söyleyecek:“İnsanoğlu, yükselebildiği kadar insanlaşır.”

Oğuzhan Seymen @art.oguzhanseymenn

Kaynakça:

Wikipedia – Gotik mimari

GothArch blog – Uçan Payandalar

Gezimanya – Gotik tarz yapılar

Türk ve Bizans mimarisine dair bir mukayese (TTK)

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir