İnsan olarak bu hayata doğuyoruz, bir hayat akışı içerisinde yaşıyoruz ve bu hayata veda ediyoruz. Hayatın öncesine veya sonrasına ilişkin elimizde bilimsel olarak elde edilmiş pek bir bilgi yok. Bu konulara dair bilgimiz son derece sınırlı ve çoğu da inanç temelli… Peki, hayatın akışı hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz ve seçimlerimizle hangi amaca hizmet ediyoruz?
Her gün yeni bir güne uyanıyoruz. Bir dizi işler yapıyoruz. Hayat akışı içinde yemek yemek, su içmek, uyumak gibi çoğu zaman istemsiz biçimde yaptığımız eylemler olduğu gibi televizyon izlemek, yürüyüş yapmak veya kitap okumak gibi irademize dayanan seçimler de söz konusu. Bu hayatta sadece biz mi akış içerisindeyiz, biz dışında nasıl bir hayat akışı var ve bu akıştan nasıl haberdar oluyoruz?
Dünyaya dışardan bir gözle baktığımızda akışın iki kaynağını gözlemleyebiliriz. Birincisi, insan kaynaklı diğeri ise doğa kaynaklı bir akış…
Bizler insan kaynaklı akış içerisinde oldukça küçük bir etki alanına sahipken bir araya gelerek oluşturduğumuz örgütlerle daha büyük bir etki alanına kavuştuk. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler, devletler, tüzel kişilikler, cemaatler ve toplumun en küçük yapı birimi olan aile… Her biri insan kaynaklı akışın etkilerini artırmaya yönelik bir çabanın ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir ifadeyle, örgütler, insanın doğa ve diğer insanlar üzerindeki etkisini artırmak amacıyla kullandığı araçlardır.
Birey, hayat akışına bulunduğu konum itibariyle katılır. Katılamadığı ve kendi etki alanı dışında kalan hayat akışını ise çoğu zaman sadece izler. Birey olarak insanın, geçmişe nazaran etki alanı gün be gün artıyor. Bunda kuşkusuz teknolojinin büyük bir payı var. Elimizde bulunan cihazlar sayesinde başka bir ülkede bulunan biriyle etkileşim kurmamız son derece kolaylaştı. Ancak, örgüt bazında baktığımızda, insanların daha geniş bir etki alanı oluşturulmaya çalıştığı anlaşılıyor. En büyük örgüt biçimi olan uluslararası örgütler bu anlamda bir yapıyı ifade ediyor. Günümüzde, Birleşmiş Milletler insanlığın hayat akışına belki de en büyük etkide bulunması gereken bir örgüt. Ancak, çeşitli sebeplerle örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyanın hayat akışı üzerindeki etkisi daha fazla…
Birey ve örgütlerin sahip olduğu bu etki alanı nasıl ve ne şekilde yönlendiriliyor? Diğer bir ifadeyle birey veya örgütler etki alanlarını nasıl yönetiyor?
Birey bazında baktığımızda insanlar, kendi hayat akışlarında ve etki alanlarında bu hayatta elde etmek istedikleri amaçlar uğruna seçimler yapıyor ve kararlar alıyor. Örgütlere baktığımızda da örgütlerin kuruluş amaçları çerçevesinde seçimler ve kararlar aldığı anlaşılıyor. Gerek birey bazında gerekse örgüt bazında, hayat akışı içerisinde aldığımız kararların etkileri üzerinde ne kadar düşünüyoruz?
Örneğin, aile içerisinde eşimizin rahatsız olduğu veya zarar gördüğü bir alışkanlığı ne kadar yönetebiliyoruz? Ya da mensubu olduğumuz vakfın amaçlarına uygun kararlar alıp almadığını ne ölçüde denetliyoruz? Diğer bir ifadeyle, insanlık olarak sahip olduğumuz rollerin sorumlulukları üzerinde ne kadar düşünebiliyoruz?
Hayat akışı içerisinde sahip olduğumuz rollerle aldığımız bazı kararlar başkaları üzerinde olumlu etkiler doğurabilir, bunlar takdire ve teşvike şayandır. Peki, başkaları ve doğa üzerinde bıraktığımız olumsuz etkiler? Bunlar insanlık hafızamıza ve tarihimize siyah bir leke olarak iz bırakıyor. Bu lekeleri silmek veya bu lekeleri görmezden gelmek, bu şekilde hayat akışına devam etmek de mümkün… Refah, huzur, güvenlik ve mutluluk için kurduğumuz örgütler ne ölçüde bu amaçlara hizmet ediyor?
Hayat akışı içerisinde örgüt içinde veya birey olarak sahip olduğumuz etkilerle, insanlığın elde ettiği tecrübeleri, birikimleri ve bilgileri dikkate alarak insanlığın yararına kullanarak ilerleyebiliriz. İnsanlığın test ettiği, tecrübe ettiği birikimlerin ürünü olan ilkeleri ve değerleri yaşatabiliriz. Hayat akışı içerisinde sahip olduğumuz rollerin bilincinde olarak hangi amaca hizmet ettiğimizin farkına varabiliriz. Pek ala aksi de mümkün…
Not: Adalet fikri isimli internet sitesi sevgili dostum Oğuzhan Seymen tarafından yayın hayatına hazır hale getirildi. Kendisini bu girişimi nedeniyle tebrik ediyorum. Bu sitenin takipçilerine anlamlı farkındalıklar kazandıracağına gönülden inanıyorum.
YAZAR : Ahmet EĞİLMEZ